İşte o açıklamanın içeriği:

İlimiz valiliği ilçelerin merkez camilerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal Atatürk için hutbe okutulması kararı aldıktan hemen sonra bazı mecralardan Atatürk’ün manevi şahsiyetine saldırılar başlamıştır. Atatürk’ün manevi şahsiyetine yapılan bu saldırıları yapanları kınıyoruz.

Bazı kişilerin ve kurumların “Laikçiler, laikçi bağnazlar” ifadeleri altında kullandığı bu dil bir nefret dilidir. Laiklik tanımı itibariyle “Din ve vicdan özgürlüğü” olmasına rağmen bu talihsiz açıklamaları yapanlar bu tanımlardan ya habersiz ya da geçmişte neler olduğunu unutmuşlardır.

Daha önce bazı siyasetçilerin camilerde siyaset yapmasına ses çıkarmayan Memur-Sen ve Diyanet-Sen her nedense işgalci güçleri ülkeden kovan, yıkılmış yanmış bir ülkenin küllerinden bir ülke kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi şahsiyetine hutbe okunacakken birden camilerde siyaset yapıldığını hatırlamıştır. Atatürk bir siyaset malzemesi değil, bu ülkenin kurucusu ve kurtuluş reçetesidir.

Atatürk milletine hiçbir zaman yalan söylememiş, milletinden hiçbir zaman bir şey saklamamış, ömrünü hayatını bir milletin ve bir vatanın varlığına adamış bir liderdir. Ömrü hayatı cephelerde, kanlı çarpışmalarda geçmiş, vatanın kurtuluşu için çalışmış bir liderdir.

Kurtuluş savaşı yıllarında bu ülke çok sayıda İngiliz ve emperyalizm dostu Mustafa Sabriler, Sait Mollalar ve aynı zamanda Dürrizade Abdullah efendiler görmüştür. Sait Molla tam bir İngiliz işbirlikçisi aynı zamanda İngiliz dostları derneğinin de iki numaralı üyesidir. Bir numarası ise İngiliz istihbarat servisinden sözde rahip olan “Frew” dür. İşgal yıllarında Yunan uçaklarından atılan bildirilerde yazıldığı gibi “Yunan ordusu hilafet ordusudur” sakın karşı çıkmayın ifadesi Dürrizade Abdullah Efendinin kendi fetvalarıdır.

Bir millet elindeki son kuruşunu, çulunu, hırkasını, ayağındaki çorabını cephede soğuktan donan askerine verirken Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e güvenmiş ve onun arkasından cephelere koşmuştur.

Ömrü boyunca önce bir Osmanlı subayı olarak imparatorluğunun daha sonra da geri kalanın vatanın kurtarılması için Trablusgarp’ta, Derne’de, Suriye’de, Çanakkale’de, Sakarya’da ve büyük taarruzda işgalci Yunanın denize dökülmesinde mücadele eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e aynı zamanda o da yetmezmiş gibi manevi mirasına hutbe tartışması üzerinden saldırıda bulunmak hakaret etmek haksızlık, vefasızlık değil de nedir?

Tarih ülke içinde ve ülke dışında yaşanan tüm olaylarda Atatürk’ ün laiklik ilkesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Bu saldırılara maalesef kendisine gazeteci, din adamı, profesör diyen bazıları da katılmıştır.

Yalanı ve iftirayı kendisine rehber yapan bir kişiden gazeteci de din adamı da akademisyen de olmaz. Milli birlik ve beraberliğe her zamankinden çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde bu şekilde nefret dilini kullanan, fırsatını her bulduğunda dolaylı olarak Atatürk’ ün manevi mirasına dil uzatmak bu ülkeye hiçbir şey kazandırmayacak aksine ülkenin milli birlik ve bütünlüğüne zarar verecektir. Atatürk bu milletin gönlüne taht kurmuş bir liderdir. Karslı İnşaat ustası şöyle demiştir.

Atatürk yalnızca bir asker ve devlet adamı değil aynı zamanda bir fikirdir. Biz bu fikri yaşatmaya devam edeceğiz ve hiçbir engelleme de buna yetmeyecektir.