banner440

google.com, pub-6607037292168000, DIRECT, f08c47fec0942fa0
BİST
4.854,16
ALTIN
1.043,73
DOLAR
18,62
STERLİN
22,41
EURO
19,31

Şöyledir; Bir dosta karşı gururlu ve biraz ihmal edici bir biçimde davranarak onu yitirmeyiz ama çok fazla dostça ve kibar davranırsak, onu yitiririz; çünkü bu davranışımız onu küstah ve katlanılmaz kılacaktır.

Kimimizde biraz eksik, kimimizde biraz fazladır ama hepimizin bir tarafında vardır bu sözün izleri.

Gururu ve kendini beğenmişliği zirve yapmış insanlara karşı zaten yapacak bir şeyiniz yoktur.

Onları yakınınızdan uzaklaştırırsınız olur biter ancak değer verdiğiniz insanları onlara karşı duyduğunuz sevgiden kaynaklanan bir içtenlikle dünyanızın içine kattığınızda ise verdiğiniz içten dostluğunuzun karşılığında o dostlar kibir ve enaniyete kapılırlarsa sizi bekleyen bir tehlike vardır; Hayal kırıklığı.

Fazla dostça ve kibarca yaklaştığınız ve kalbinizin içine kadar soktuğunuz bu kişiler sizin bu davranışlarınız sebebiyle kibirli, küstah ve katlanılmaz oluyorlarsa ne yapmalı acaba?

En baştaki sözün mantığıyla gidersek biraz gururlu ve ihmal edici davranmaktır lazım olanı.

“Kimsenin kahrını çekemem” veya “Adama adam gibi davrandık yaranamadık” sözleri lügatımızda vardır.

Kalbine sığdıramadığın insan senin nefesini kesmeye çalışıyor ama sen “dur bir soluk alayım yine devam et” diyorsun.

Abimsin, kardeşimsin, babam yerindesin, sana saygıda asla kusur etmem diyorsun ve maalesef o küstah ve katlanılmaz olan şahsiyetler bu alçak gönüllülüğünü kendisinin vazgeçilmezliğine bağlayıveriyor.

Gösterdiğin saygı ve sevgi sebebiyle seni esir aldığını zanneden beyni biraz zonklatmak gerekiyor anlaşılan.

“Halden anlamayana haddini bildirmek lazım geliyor demek ki.”

Dostluğunu avam pazarındaki tezgâha düşürenlere illa ki hadlerini bildirmek mi lazım diye de düşünüyorum bazen.

Böyle düşünüyorum, onlar gibi davranmaya çalışıyorum ama beceremiyorum galiba.

Bir tarafımızda fazlaca alçak gönüllülük var nedense.

Yoksa çıkıp “Sen kimsin, ekmeğimi sen mi veriyorsun, çokta umurumdaydın, kime bu havan, neysen nesin, kimin ne olduğunu herkes biliyor zaten, o gurur sadece sende mi var yani, malı götüren siz cefayı çeken biz, sizin belanızı biz çekiyoruz birde havanımı çekeceğim?” gibi onlarca lafta edebiliriz aslında.

Nezaket diye bir şey var ama.

Vefa da cabası.

Neyse biz kendi dünyamızın ışıklarını karartmayalım.

İsteyen kendi şalterine bassın kapatsın ışıklarını.

En fazla kendi yolunu veya dostlarını kaybeder.

Sana, bana ne olur?

Hiçbir şey.

En fazla içine sığdıramadığını yanına yaklaştırmazsın olur biter.

Bunları niye mi yazdım?

Bilmem!

İçimden öyle geldi.

Belki aynı hayal kırıklıklarını yaşayanlar vardır da ondan.

Kafanızı fazla takmayın dostlar.

Ağaç silkelenmeden çürük meyveler dökülmez.

Yaşam her gün size bir şey öğretir, her gün başka kapılar açar.

Özlü sözlere gerek yok.

Edindiğiniz her tecrübe bir başka tecrübenin habercisidir.

Hayat devam ediyor ve edecek.

İster siyaset edin, ister sade bir vatandaş olarak sürdürün hayatınızı hiç fark etmez.

Her an bir şandasınızdır.

Sürekli yükselmek veya sürekli zemine oturmak diye bir şey yok.

Âlemlerin Halıkı olan Allah (c.c) sizi nerde istiyorsa orada olun ve tevekkülden asla ayrılmayın.

Bambaşka bir insan olmak için bambaşka işler yapın ama sadece “O”na kul olun.

Sizi kulluk makamında isteyen sadece “O” dur.

Hiç kimse ama hiç kimse, hiçbir kurum, başkan, vekil, başbakan veya cumhurbaşkanı yani her kimse sizi ne affedebilecek nede yüceltebilecek güçte değildir.

Başınıza gelen her olayı size bahşedilmiş bir mükâfat olarak görünüz ve o fırsatı fevt ediniz.

“O”nun yarattıklarından asla korkmayınız, sadece ondan korkunuz.

Yarın kızımın başına şu gelir, öbür gün oğlumu işten atarlar, yakınlarında durmazsam bana şu zararları dokunabilir, şu işim olmayabilir diye vehmettiğiniz her şey ama her şey sizin kuldan korkmanız ve Allah’ ı (c.c) göz ardı etmenizdir.

Zulme rıza göstermeyiniz.

Zalimi de ifşa ediniz.

Eğer korkarsanız yine O’na sığının.

Kim dindirebilir korku ve vehimlerini?
 
“O”ndan başka kapı mı var?

Diyeceksiniz ki; peki, bunları neden yazdın?

Kendisini “RAB” olarak ilan etmese de “RAB” gibi görenlere karşı bir duruşumuz olması gerektiği için.

İçimize sığdıramadıklarımızın kahpeliklerini gördüğümüzde kişilik ve kimliğimizi değiştirecek zillete düşmemek için.

Ve en önemlisi yaratılış gayesinin ötesinde davranıp kendilerine kayıtsız şartsız teslim ve zillet kapılarına kul olmamızı isteyenlerin suratına “BENİM RABBİM ALLAH” tokadını vurabilmek için.

Ya “Kula kul oluruz” ya da sadece “O”na kul oluruz.

Siz siz olun bu günlerde havasından geçilmeyen, çok fazla dostça ve kibarca davranarak kendilerini küstah ve katlanılmaz yaptıklarınıza kendi onur ve gururunuzu koruyacak şekilde davranın.

Ve son sözünüzü söyleyin; Unutma dost, ben seni seviyorum ama sana kul olacak onursuz ve senden korkacak kadar cesaretsiz değilim.

Kalın sağlıcakla.

Sözler:

-Ham düşünceleri, ancak akıl pişirir.

-Mecnun’la birlikte oturan akıllı, Leylâ’nın yüzünden başka şey konuşamaz.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.