banner440

google.com, pub-6607037292168000, DIRECT, f08c47fec0942fa0
BİST
4.854,16
ALTIN
1.043,73
DOLAR
18,62
STERLİN
22,41
EURO
19,31

Benim için pek önemli bir gün değildi ama bir anısı kaldı tabii ki.

Olacak o kadar.

Her gün disipline verilmiyoruz tabii ki.

İlk defa başıma geldi.

Sebep olanlara ne kadar teşekkür etsem azdır.

Bu tecrübe de gerekiyormuş demek ki!

Bir vesileyle il binamızı da görmüş olduk, içini güzel dekore etmişler.

İl başkanlarının asıldığı panoyu görünce anılarım depreşti.

Pano hoşuma da gitti.

Belki de Sayın Civelek’ in fotoğrafı hariç diğer fotoğrafları benim çekmiş olmamdandır hoşnutluğum.

Fikri bey döneminde bende görev yapan İl Başkanları panosu hazırlamıştım ve önceki il başkanları olan Nihat Ergün, İbrahim Karaosmanoğlu’ nun fotoğraflarının altına görev sürelerini de ilave etmiştim ve en sonuna da Fikri Işık’ ın da fotoğraf ve bilgilerini yerleştirmiştim.

Fikri bey panoyu görünce ”Mehmet’ cim bu panodaki benim fotoğrafımı kaldır” dedi.

“Neden” dedim.

“Görevde olanların fotoğrafı asılmaz, yanlış anlaşılır. Görevleri bitince asılır” dedi.

Haydaaa, biz teşekkür beklerken nezaket dersi aldık.

Panodan fotoğrafını kaldırırken, Fikri beyin incelik ve nezaketine hayran kalmıştım.

Kalite böyle bir şey dedim kendi kendime.

Öyle veya böyle Fikri Bey gerçekten çok iyi bir il başkanlığı süreci yaptı.

Hele Zeki ağabey dönemi…

O zaman ilçe başkanıydım ve ilçe başkanlarının düşüncelerini o kadar özgürce ifade edebildikleri bir dönemin bir daha yaşanacağını pek sanmıyorum.

Kardeşlik duygusu ön planda, sorun olunca muhatapla yapılan ikili görüşmelerdeki kuşatıcı tavırlar, herkesin derdiyle ilgilenen ağabeylik pozisyonu, 12 belediyeyi kazanacak moral-motivasyon…

Çok iyiydi o günler.

Neyse, konumuza gelelim.

Dedim ya sadece anılarım depreşti o kadar.

Yoksa olağanüstü bir ruh halinde değildim.

Hani o disipline verilmedeki ruh hali müthiş bir felaketmiş gibi,  sanki bir suç işlemiş katilsin de hâkimlerin huzuruna çıkacakmışsın gibi değildir yani.

Gidersin, yazdıklarımın altına ve hatta iddialara koyulmayan tüm yazılarımın altına tekrar imzamı atıyorum dersin, elindeki savunma ve iddiaları da verirsin, çeker gelirsin, o kadar.

Tabii uzun süredir bir araya gelemediğim Mehmet abiyle Osman abiyi de görmekten ayrıca mutlu oldum.

Gerçi böyle bir arada olmak istemezdik ama olsun.

En azından birlikte siyaset ettiğimiz dönemle bu günleri kıyas etme imkânı bulduk hepimiz.

Dışa vurulmayan psikolojik ve duygusal bir ilişki yaşandı özünde.

O konuya fazla girmeyeyim de, yaralarımız deşilmesin yeniden.

Kurulda birlikte görev yaptıklarımın dışında kişisel ilişkilerimizin olduğu arkadaşlarımın tavırları kendilerine yakışır mahiyetteydi.

Herkes üzerine düşen görevi biliyor ve ona göre davranıyor.

Zannedildiği gibi iki düşman cephesi değildi yani.

Gayet güzel, hoş sohbet ve nezaketin ön planda tutulduğu bir atmosferde herkes birbirini iyi anladı.

Bundan sonra ne olur? Diye soranlar var elbet.

Disiplin Kurulu kendisine tanınan sürede iddiaları ve savunmayı değerlendirir, kendi kanaatini de ortaya koyar ve bir sonuç çıkartır.

Bu sonuç; Kendilerinden talep edilen “Kesin İhraç” da olabilir ki böyle olursa Genel Merkez Disiplin Kuruluna gitmesi gerekir ya da talep edilen ceza yerine daha alt bir ceza veya cezaya gerek duymama gibi bir karar da verilebilir.

Her sonuçta da tarafların hakları vardır ve bu haklarını isterlerse kullanabilirler.

İstenirse mahkemeye kadar gider yani.

Millet işi gücü bırakır seçimlere kadar bol bol manşetlik haber çıkartır sizin anlayacağınız.

E, ne yapalım?

Yapacak bir şey yok.

Biz haklarımızı sonuna kadar savunalım da gerisini adalete bırakalım değil mi?

İşte o günle alakalı  ifade edeceklerim sadece bu kadar.

Yaşadığım duygusallıklar, incinmeler bende saklı kalsın.

Onları olanca sesimizle sesleneceğimiz günler daha yaklaşmadı fakat bir yönünü sizlerle paylaşmakta sakınca görmediğim için ifade edeyim.

Şubat ayı benim için önemlidir.

Önemlidir çünkü her evlat gibi canımdan aziz bildiğim anneciğimi kaybettiğim aydır.

Geçen yıl 12 Şubat’ ta kaybetmiştim anacığımı.

Acısını yaşarken yani daha vefat edeli 1 hafta olmuşken Ahmet Ark’ ı atamak için zat-ı muhteremler benden il başkanlığına gelip istifamı vermemi istemişlerdi.

Yönetim kurulundaki arkadaşlarımı tek tek aramış ve kendileri de her zamanki asaletleriyle hiç itirazsız istifa dilekçelerine imza atmışlar ve bende o istifalarla birlikte yüreğinde hem annesinin acısı hem de o sürecin acısıyla il binasına gitmiş Mehmet Eryürek ve arkadaşları olarak istifalarımızı sunmuştum.

Şimdi yine Şubat ayıydı ve aradan tam bir yıl geçmişti.

Ben yine il binasına davet edildim.

Bu sefer bir büyük acı daha eklenmiş olarak yüreğime.

Artık Şubat ayı çok çok önemli bir ay benim için.

Acılarıma acı kattıkları Şubatlara daha fazla eğilmeyeceğim bundan böyle.

Önümüzdeki yılda da Şubat ayı var… ardından Mart.

Yaşıyorsak, göreceğiz birlikte inşallah.

Hâkimler hâkimi olan Allah (c.c), her şeyi bilen, gözeten, koruyan, kuşatan ve hesap sorucuların en yücesi olan rabbim…

Sana havale ettiğimiz her işimizi sen kudretinle en iyi şekilde bitir. Âmin.

Kalın sağlıcakla.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.