banner440

google.com, pub-6607037292168000, DIRECT, f08c47fec0942fa0
BİST
4.854,16
ALTIN
1.043,73
DOLAR
18,62
STERLİN
22,41
EURO
19,31

Bazıları hatırlamak istemeyebilir, bazıları unutmuş olabilir, bazıları ise konuşacakları tükenmesin diye dile getirmek istemeyebilir.

Ancak yaşanan gerçeklerin bir gün mutlaka daha net ifade edilmesi gerekir.

Konum Haydar Bulut.

Detayları sizlerle paylaşıyorum.

Yıl 2004, ben İl Başkan yardımcısıyım. Aday olarak Haydar Bulut gösterildi. Seçim çalışmaları başladı.

Derince seçim koordinasyon merkezindeki çalışmalarla alakalı şikâyetler artınca il başkanı Fikri Işık beni görevlendirdi.

Anket sonucunu aldık. İkinci parti olduğumuz ve oylarımızın hızla düştüğü görüldü.

Acil toplantı düzenledik.

Gecenin yarısında benim işyerimde Nihat Ergün, Fikri Işık, ilçe başkanı Adnan Balcı, Haydar Bulut ile bir araya gelindi.

Nihat Bey ve Fikri Bey kızgındı. Epey yüklendiler ve kendisinden bir an önce toparlanmasını istediler.

1 ay muazzam şekilde çalıştık ve sonucu lehimize çevirerek zorda olsa seçimleri kazandık.

Kongre süreci geldi ve Fikri Bey Derince’ yi kaybetmemek için beni ilçe başkanı adayı olmam için ilçe yöneticisi arkadaşlarla birlikte ikna etti.

Haydar Bulut karşıma Hasan Sakarya’ yı çıkardı. Başaramadı ve seçimleri kaybetti.

Bu yaptıklarına karşılık il delegesi olarak bile ismini yazmayan ben değildim. Onlar kendisini bilir.

Bizimle çalışmamak için çok direnç gösterdi, çok zorluklar çıkardı, ilçeyi tanımadı, bayramlarda bile gelmedi, meclis gruplarına katılmadı, aidatlarını ödemedi.  Meclis üyeleri ile gruplaşmalar oluşturdu. Büyükşehir belediye başkanı hakkında “İhtiyar, işi bitmiş” lafları edecek kadar ileri gitti.
Büyükşehir’in getirmek istediği her hizmette sorun çıkardı. İbrahim başkana grupta ukalalık yaptı. (Herkes şahittir. Allah en büyük şahittir) Münir Karaloğlu’ nun arabasını sahile sokmadı. Fikri beyin de Nihat Ergün’ ün de seçim arabasını sahile sokmayacak kadar asileşti.

Seçim çalışmalarında milletvekili programlarının yüzde 95’ ine katılmadı.

Önemli toplantılarımızda dahi yanımızda olmadı. İlçe danışmalara tenezzül etmedi.

Bu yaptıklarına son vermek maksadıyla araya girenlere yalan konuştu. Bir araya gelip bütün kırgınlıkları artık bırakalım dediğimiz ilçe teşkilatı sabah kahvaltısına il başkanına katılacağım dediği halde katılmadı ve kendisi Zeki Aygün tarafından arandığında “Ben gelmiyim, çocuğumla beraberim” dedi.

Daha sizlere anlatacağım onlarca asilik, yüzlerce kendini beğenmişlik var ama uzatmayayım.

Herkes rahatsızdı bu adamdan.

2009 seçimlerine yaklaşırken bu şahıstan kurtulmak gerekiyor dendi ve ismi bende saklı il yönetiminden ve bu gün daha yükseklerde yer tutan abilerimize yukarılardan teklifler yapıldı.

Kabul etmediler ama bu şekilde de devam edilemeyeceğini beyan ettiler.

Aday adayları müracaatı başlayınca Nihat Ergün Kemal Yazıcı’ yı bir gecede aday olarak gönderdi. Bunu gören Haydar Bulut benimle görüşmek istedi. Marina kafede bir araya geldik. Daha sonra birebir görüşelim abi dedi ve pembe köşkte 2,5 saat süren görüşmemiz oldu.

“Ben yanıldığımı anladım, bana yapılanı şimdi daha iyi gördüm, dün yanımda olanalar bu gün Kemalin paltosunu taşıdılar” gibi laflar ederek ortak çalışmaya yanaştı.

Bende biletinin kesildiğini bildiğimden gerekli konuşmayı yaptım ve nihayetinde aday gösterilmedi.

İşte olaylar kısaca böyle.

Şimdi gelelim bu günümüze.

Haydar Bulut tekrar aday gösterildi.

Ben hiçbir aklı başında ve sadece partisinin geleceğini düşünen bir yapının Haydar

Bulut’ u yeniden aday göstereceğine açıkçası ihtimal vermiyordum.

2004 yılında partinin oylarını 10 bin geriye çeken bir kişiyi yeniden aday göstermek büyük risktir, büyük bir hatadır.

Ve hatta Haydar Bulut’ un da partisini 2004 seçimlerinde bu kadar gerilettikten sonra “yeniden aday olayım” diye düşüneceğine inanmıyordum.

Eğer gerçekten partini seviyorsan, ülkeni, başbakanını seviyorsan bu kadar oyu heba eden birisi olarak kenara çekilip başka görevlerle hizmet edeyim diye düşünmek gerekiyordu.

En çok anlayamadığım tarafı da; yukarıda saydığım bütün yanlışlarını, huysuzluğunu, asiliğini, saygısızlığını bilen ve hatta bu saygısızlıklara bire bir muhatap olanlar kendisine nasıl razı oldular?

Kendisini başbakana refere edenler ne dediler ki sayın başbakanı razı ettiler?

Bir başbakan 130 bin nüfuslu Derince için kararını verirken 2004 yılında bu şahsın aday olduğunu ve partinin oylarını 10 bin azalttığını nasıl göremez?

Bunu biz gördük ki bu şahsın yeniden aday olmamasını istedik de siz nasıl göremediniz diye düşünüyorum ve tek cevap buluyorum; Ne İbrahim başkan ne Fikri Işık ne Zeki Aygün ne de diğerleri Derince’ de partilerinin düşeceği, daha önce düştüğü durumu düşünmediler.

Teknik adam mı dersiniz? 5 yılda yaptıkları ortada. Bir sahil, o kadar… Bunu sıradan her insan rahatlıkla yapardı.

Halit Altuntaş teknik adam değildir fakat deprem döneminde dahi ilk aklıma gelenlerle hem de kendi imkânlarıyla;  Çenesuyu fabrikasını, Amfitiyatroyu, Fen İşleri Atölyelerini Derince’ ye kazandırarak daha önemli işler yaptı. Bunların bir tanesi bile onun bütün yaptıklarına bedel.

Neydi sizi bu kadar uyumsuz ve partinin oylarını bu kadar düşürdüğünü bildiğiniz bir şahsı yeniden aday göstermeye iten sebep?

Neden başbakanı yanılttınız?

Neden şahit olduklarınızı anlatmadınız?

Özellikle Zeki Aygün abimizin şahit olduğu bir Çenesuyu Kaşık Tesisleri gelir-gider su istimali vardı, neden es geçtin?

Aklım hafızam almıyor benim bu işleri.

Dün gitmesi için her şeyi yaptığınız bu adam için bu gün nasıl böyle bir karar verdiniz Allah aşkına?
Siz Derince’ yi gözden çıkarmışsınız… Sizin Derince’ liyi, teşkilatları falan düşündüğünüz yok.

Eğer bir gram düşünmüş olsanız; partinin oylarını hak ile yeksan eden, 10 bin oy kaybettirmiş, teşkilatın anasını ağlatan, sizlere en büyük saygısızlıkları yapan bu şahsı yeniden aday göstermezdiniz.
Şimdi siz bu partiyi düşünenler oluyorsunuz ama biz muhalefet oluyoruz öyle mi?

Biz 2009 yılında en iyi kararı verdik… Sizin gönderme kararınıza uyduk… Teşkilat olarak üzerimize düşeni yaptık… Başka ne yapabilirdik? Bu şahısla devam edip seçim kaybetmeyi mi göze alsaydık?

O dönem Kemal Yazıcı’ yı hadi biz istememiştik diyelim, neden bu dönem siz yapmadınız?

Bütün işleri çeviren sizler ama vebali ödettirdiğiniz bizler…

Peki, şimdi bu vebali kim üstlenecek?

Yine 10-12 bin oyunuz kaybolduğunda hanginiz “bu şahsı ben istemiştim, bütün vebal benim” diyecek?

Hepiniz yine başlayacaksınız kıvırtmaya.

Siz kurnazsınız, yine topu atarsınız teşkilatlara.

Onlar ne yapsın kardeşim?

Siz bile bile LADES dediyseniz bunun acısı öyle birilerinden çıkar ki küçük dilinizi yutar “Ben nerde yanlış yaptım” diye başlarsınız türkü çığırmaya.

Yine adamlık bizde kalsın… Son sözümü teşkilat adına yapayım; Siz elinizden geleni yaptınız kardeşlerim, üzülmeyin… Düşen oyların hesabı size sorulamaz çünkü 2004 yılındaki gerçekler ortada… Bile bile aday göstermişlerdir bu şahsı… Bu kararı verenler bunun vebalini çatır çatır öderler… Kimi bakanlıktan, kimi il başkanlığından olur… Kimisi ise milletvekilliğini bir daha ancak rüyasında görür.

Gördüklerini-bildiklerini gizleyenlerde Allah katındaki hesabını er-geç verirler.

Kalın sağlıcakla…

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.