banner440

google.com, pub-6607037292168000, DIRECT, f08c47fec0942fa0
BİST
4.854,16
ALTIN
1.043,73
DOLAR
18,62
STERLİN
22,41
EURO
19,31

Afrikalı'ı ise emperyalizmin 20. yüzyılın başlarında ülkelerini nasıl sömürgeleştirdiğini şu sözlerle ifade etti: “Beyazlar Afrika’ya geldikleri zaman, bizim topraklarımız, onların İncil’leri vardı. Bize önce İncil’i tanıtıp, ardından da gözlerimizi kapatarak dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımız zaman bir de gördük ki, onların artık toprakları, bizimse sadece İncillerimiz vardı ellerimizde…”

Gözlerimiz kapalıyken elimizden gidenler… Gözlerimizi açtığımızda elimizde kalanlar.

Müthiş tuzak.

Sistemin adı ne olursa olsun insanları öz yurdunda esir bırakmak, tüm varlıklarını elinden almak, geçmiş ve gelecek tarihin en büyük ayıbıdır.

Bu ayıp bazen kuru bir özürle bazense dün yok ettiği insanların isimlerini bugün kendi ürettikleri ürünlere vermekle örtbas ediliyor. Tıpkı arabasına Cherokee, ayakkabısına Nike, helikopterine Apache ismini verdiği gibi.

Emperyalist sistemin dünyanın başına bela ettiği şahsiyetsiz ve omurgasız düzeni zihninde nasıl kurgularsan kurgula sana kalmış ama dün Kızılderili’ ye ve Afrika’ lıya yapılanla bugün sana-bana yapılan arasında hiçbir fark göremezsin.

Zulmün bu günü ve yarını yoktur.

Az şiddetlisi, çok şiddetlisi de yoktur.

Zulme rıza, aynen zulümdür.

Binbir türlü tarife de ihtiyacı yoktur.

“Susma, sustukça sıra sana gelecek” derken birilerinin isimleri komünist olmuş, “Başörtüsü zulmüne son” derken birilerinin de ismi gerici-yobaz olmuş.

Herkesin ortak isteği; Hak ve özgürlükler, sömürü düzeninin son bulması, refah ve huzur içerisinde yaşanabilir bir dünya fakat ortak payda da sizleri birleştirmeyen en büyük güç.

Toplumu kıyasıya birbirine kırdıran, Alevi-Sünni, Komünist-Ülkücü, Kürt-Türk diye bir türlü birbirine yakınlaştırmayan ve kenarda seyredip göbeğini kaşırken kendi milliyeti ve cibilliyetini Dünya’ nın hâkimi kılan kemiksiz düzen.

Sadece milletleri ve üst kimliklerini birbirine düşman gösteren değil aynı kimlik ve aynı hedef çatısı altında toplananları da birbirine düşman eden adi anlayış.

Karşı geldiğin ve nefret ettiğin sistemin değişmesi için aynı amaçla bir araya geldiklerini ise türlü maskaralık ve şehevi arzulara müptela edip birbirinden koparan-ayrıştıran namusuz tezgâh.

İdeallerin dışına çıkanlara yaptığın uyarılardan sonra başlangıçtaki gayeyi unutmuş beyniyle yeni düzenin adamı olmuş ve seni türlü bahanelerle tecrit eden şahsiyetsiz makam sahibi.
Kamunun hakkını hak sahiplerine dağıtmak yerine kendi yakınlarına ve yandaşlarına dağıtırken oluşturduğu zengin zümreyle iftihar eden şerefsiz şahsiyet.

Şerefsizlik tablosu gözümüzün içine girerken tablonun ressamına değil de çerçevecisine küfreden dil.
Tüm bunlara DUR demesini bilmeyen, demeye kalkanlara da OTUR YERİNE, SANA NE diyen yüreksiz beden.

Ve her şeyin son bulduğu noktada kafamıza vururcasına, yüreğimizi hoplatırcasına, eleştirdiğimiz düzenin asıl sorumlusunun biz olduğunu ifade eden Yüce ses; “BULUNDUĞUNUZ HAL ÜZERİNE İDARE EDİLİRSİNİZ”

Evet, Bulunduğumuz hal üzerine idare olunuyoruz.

İster dünya düzenine.

İster yaşadığın ülkenin düzenine.

İster ilçendeki düzene.

İster siyaset ettiğin parti düzenine al bina et bu ilahi sözü…

Hangi organının zoruna gidiyorsa oraya nakşeyle.

Sonrasında ise, bizi at gözlüklerimizden arındırıp gerçeğin ışığına yönlendiren hangi hadiseyse de ona şükreyle.

Biat kültürünün Allah’ ın verdiği cüz-i iradeyi kullanma hikmetini ortadan kaldırdığında seni hikmetiyle yeniden kendisine döndüren yaradanına hamd eyle.

Yolunu belirlerken pusulanın ibresiyle kimseyi oynatma.

Böyle yaparsan; Yolunu bulduğunda artık seni kimse aldatamaz.

Kimse seni hizmet safsatasıyla kendisine kapı kulu yapamaz.

Sen insansın…

Diri ol.

Cesur ol.

İnsanca yaşamak adına zalimlere karşı duruşun kimin canını acıtırsa acıtsın, aldırma.
Asla küçükte olsa taviz verme.

Bu yazımda vermek istediğim mesajların en can alıcısını yine bir Kızılderili Reisi olan Algiysi’ nin çok anlamlı sözleriyle tamamlayıp yorumunu ve bu günle kıyasını sizin engin anlayışınıza bırakıyorum:

Atalarınız bizden küçük bir toprak parçası istedi. Onlara acıdığımız için dileklerini geri çevirmedik. Aramızda yer aldılar. Onlara mısır ve et verdik. Onlar buna karşılık bize zehir (içki) sundular. Beyazlar bir kez memleketimizi tanıyınca, hemen sağa sola haber saldılar. Yeni yeni insanlar geldi. Biz onların dostça geldiğini sandığımızdan hiç korkmadık. Çünkü bize "kardeşim" diye sesleniyorlardı. Sözlerine inandık. Bu kez onlara daha geniş bir yer verdik. Kısa zamanda sayıları arttı. Daha çok toprak istemeye başladılar. Sonunda bütün yurdumuzu istediler.

Gözlerimiz kapalı bize dua ettirenler ve ardından kendi işlerini bitirenler.

Anlamayana davul zurna az…

Kalın sağlıcakla…

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.