banner440

google.com, pub-6607037292168000, DIRECT, f08c47fec0942fa0
BİST
4.854,16
ALTIN
1.043,73
DOLAR
18,62
STERLİN
22,41
EURO
19,31

Bu Cuma bir başka baktım cemaate.

Buna bazıları “Tefekkür” der ama o ruh halinde değildim.

“Camii” kelime manasıyla  "Toplanma, bir araya gelme" ve "Toplayan, bir araya getiren" demektir.

Gezi Park eylemlerinden sonra her ne kadar bolca farklı bahsedilse de bilmeyenler için Camii’nin kelime manasını kısaca özetlemek istedim.

Hemen sağımda, uzun saçlı ve saçlarını toplayıp üstte güzel bir düğümle birleştiren ve tekbirlerinden Şafii mezhebine tabii olduğunu zannettiğim gencecik bir kardeşimiz vardı.

Onun önünde 7 veya 8 yaşında küçücük bir evladımız.

Pantolonun paçasını sıvayanlar, çoraplı-çorapsız gelenler, arkada yaşları ve hastalıkları sebebiyle taburede namaz kılanlar, gençler, orta yaşlılar, yaşlılar, polisler, memurlar, işçiler, emekliler…

Toplumda ne kadar renk varsa hepsi bir aradaydı.

Müthiş bir sessizlik… Huşu…

Kimse kimseyle konuşmuyor, yer arayanlara hemen yer açılıyor, bir anlayış, bir huzur ve sükûn.

İmam efendi hutbeyi irat ederken gözlerin yüzde doksanı onun üzerinde.

Hutbe bitiyor, müezzin efendi kamete başlıyor. Muazzam bir ses…

İmam Allah-u Ekber dediğinde aynı anda herkes tekbir getiriyor ve tek noktaya kilitlenmiş halde okunan sureleri büyük bir sessizlikle dinliyor ve Kıyam-Rükû-Secde-Tehiyyat derken sessizliği aşka dönüştüren o muazzam seda yükseliyor; Esselamüaleyküm ve Rahmetullah … Esselamüaleyküm ve Rahmetullah…

Sağıma selam verdiğimde o saçları yukarı toplanmış güzelim kardeşimi görüyorum, soluma selam verdiğimde hiç mi hiç tanımadığım bir din kardeşimi görüyorum.

Namaz bitti, çıkanlar çıkıyor, kılmak isteyenler sünnetleri icra etmek için kalıyorlar.

“Camii” kelimesinin anlamının her zerresinin yüklü olduğu müthiş bir tablo.

Sağındaki ve solundaki meleklere sunulduğu söylenen ama cemaatteyken mümin kardeşine de iştiyakla gönderdiğin… Esselamüaleyküm ve Rahmetullah … (Allah’ ın selamı, rahmeti üzerinize olsun.)

Bir insanın diğer bir insana bundan büyük, bundan güzel bir temennisi olabilir mi?

Bunu sağlayan bir yer Camii.

Bunu sağlayan bir din İslam.

Her çiçeğin hayat bulduğu, bütün renklerle donatılmış Bahçe…

Toprağı sen, fidanı sen, kökü sen, dalı sen, ağacı sen, meyvesi sen olan…

Namaz bitince sağında ve solunda az önce selam verdiğin kardeşini yine kardeşin olarak görmek zorunda olan SENSİN.

Az önce selam vermiştin… “Şimdi nedir bana bu yaptığın” dedirtmemen gereken SEN.

Çıkınca her şeyi unutan, girince Allah’ ı hatırlayan SEN.

Yani BEN…

Yani SEN…

Yani O…

Yani BU…

Yani ŞU…

Hepimizin vebali var bu kardeşliğin bozulmasında…

Bizi bir araya getirenle, bizi bizden uzaklaştıran “O” olamaz.

Benim sana yaptığımla, senin bana yaptığın ayrı olamaz.

Bana içirdiğin Kanla, benim sana içirdiğim Kızılcık şerbeti bir olamaz.

Bütün sabrını bana yükleyerek çatlattırdığın sabır taşıyla, üzerime yıktığın Dağ aynı olamaz.

Ben sana “Kardaşım” derken, bana düşmanımın bile etmediği cefayı reva gören Vefa eşit olamaz.

Sağımda ve solumda hiç tanımadığım, yüzünü bir daha görüp göremeyeceğim bilinmeyen kardeşime verdiğim selam çok onurlu geldi bana bugün… Müthiş haz aldım…

Yukarıda ifade ettiğim ve kelimesi kelimesine yaşamamız gereken kardeşliği bize sağlayan bu dinin mensubu olarak kendimi şimdi zigaya çekiyorum; Sağımda ve solumda onlar yani kardeşlikten azat ettiklerimiz olsaydı ne yapardım?

İşte düştüğümüz çaresizlik!

İşte bizi dosttan eden melanet!

İşte selam verirken gözlerimizi kaçıracağımız an…

Selamı ve Rahmeti esirgeyen hasetlik…

Değer miydi?

Sana bakarken benim yüzüm aydınlık dostum…

Yüzümü senden çevireceğim, utanacağım, sıkılacağım hiç bir şey yapmadım sana…

Peki, sen gözlerini neden çevirmek zorunda kalıyorsun acaba?

Biliyorsun… Utanmışlığın var, vefasızlığın var…

Nede olsa biraz insansın… Utanıyorsun…

Camini değiştirecek kadar utanıyorsun…

Esselamüaleyküm ve Rahmetullah … Allah’ ın selamı, rahmeti üzerinize olsun.

Camii…

Bizi bir araya getiren kutsal mekân…

Yan yana saf olduğumuz hidayet tarlası…

Ağacını senin kuruttuğun kardeşliğin ekildiği yer…

Şimdi ise fellik fellik kaçtığınız mabet…

Değer miydi?

Bu Dünyada ÜÇ KURUŞ kazanayım derken ÜÇ KURUŞ etmeyecek Dünya’ ya esir olmaya.

Adının önüne koyulacak “Zengin, Paralı, İtibarlı Adam” dan önce gelmesi gereken sıfatı düşündün mü hiç?

Neyle anıldığını biliyor musun sen?

“KAHPE” bir insana verilecek en onursuz unvandır.

Ölene kadar taşıyacağın bu yükle sana iyi yolculuklar DOST!

Merak ediyorsan söyleyeyim; Bizde bir yoldayız…

Utanmadan, gözlerini kaçırmadan, yolunu değiştirmeden yaşa sen…

Rahat ol… Kesişmeyecek bir yoldayız.

Sağımda da solumda da olsan gözlerim görmüyor artık seni.

Derdim mazlumların yanında olmak.

Yolunda halı olduğum, parçalanan kilim olduğum sana helal olsun, etmediğim hakkım.

Yolu Dostluktan, vefadan, kardeşlikten ve  Esselamüaleyküm ve Rahmetullah’ dan  geçen herkese BİZİM YOLDAN selam olsun.

Sen üstüne alınma uzun saçlı adam… Şafi kardeşim… Pantolonun paçasını sıvayan, çoraplı-çorapsız gelen, arkada yaşları ve hastalıkları sebebiyle taburede namaz kılan, gencim, orta yaşlım, yaşlım, polisim, memurum, işçim, emeklim…

Bizi bir arada tutan sebebe selam olsun…

Sözümü ettiğim adam, sen alın üstüne sözlerimden.

Biz aynı camide, aynı yoldayız…

Bizim cemaat hep aynı anlayacağın… İçten, samimi, huzurlu ve sükûn…

Namazlar da eski kıldığın gibi.

Sen hangi camide kime selam veriyorsan ondan sana “Aleykümselam.”

Kalın sağlıcakla.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.