banner440

google.com, pub-6607037292168000, DIRECT, f08c47fec0942fa0
BİST
4.854,16
ALTIN
1.043,73
DOLAR
18,62
STERLİN
22,41
EURO
19,31

Malumunuz, il başkanı Mahmut Civelek ve yükseklere çıktıkça nezle olan birkaç hastayla kan uyuşmazlığı yaşadık ve kesin ihraç istemiyle partimizden gönderilme şerefini onlara bahşetmeyip bastık istifayı ayrıldık.

Genel merkez kararı bana tevdi edilmeden 6 önce yaptığım istifa hakkında bile çıktı üstün zekâsını kullanarak açıklama yaptı.

Bu partide kim ki adaletli davranıp haksızlığa karşı duruş sergilediyse kantarın topuzunu kaçırmış muamelesi gördü ve disiplin rekorları bu dönemde kırılarak partiden ihraç, gruptan ihraç, geçici uzaklaştırma gibi bir sürü taleple sindirilmek istendi.

Detaylarla sizi yormaya gerek yok, her şey kamuoyunun önünde yaşandı zaten.

Asıl mesele şu; Derince belediye başkan adayı olan Halit Altuntaş’ a destek vermem sebebiyle bazı partili arkadaşlarımda oluşan zihni karmaşanın giderilmesi.

Kendisini sorgulamaktan aciz, belli süre bağlılık göstererek ömür boyu adam kalınacağını zannedenlerin, körü körüne particiliği esas alan sahtekâr şahsiyetlerin tornistan meziyetlerini ustaca kullanırken ve dün yaşlı gözleriyle başını omuzlarımıza yaslarken bu gün ukalalık yapacak kadar densizleşmesidir asabımı bozan.

Kendisinin de içinde bulunduğu ekibimize yapılan operasyon döneminde bir sürü ahkâm kesip bu gün her şeyin sabıkasını üzerimize yaftalamaya çalışan bedbahtlar o operasyonu yapanlarla aynı safta yer tutmuşlarsa burada bir gariplik var demektir.

Konuşmuyorsak, susup sükût ediyorsak, arkadaşlarımızı korumak için mücadele veriyorsak bu onlara hakkımızda gargara mahiyetinde konuşma hakkını vermek için değil aksine oluşacak yeni iklimden etkilenmemesi içindir ancak sanırım bu tavrımızı anlamakta zorlananların yeni dilleri ukalalığa kadar uzanıp gitmiş ve artık sıranın bana gelmesine sebep olmuştur.

Birincisi; Ben artık partili değilim ve nasıl ki siz dün şahsınıza onlarca zulüm yapan, hakaret eden, küfür eden şahsiyetin davetine icabet edecek ve ikram ettiği lokmadan yiyecek kadar özgürseniz ben de en az sizin kadar hür ve bir o kadar kendi kararlarımı verecek kadar özgürüm ancak aramızdaki tek fark ben dün söylediklerimi bu gün yemeyecek kadar omurgalıyım.

İkincisi; Eğer siz bu tutumunuzun adını parti ayniyeti, ülkenin zor durumu, partiye operasyon falan gibi takma isimlerle şereflendiriyor ve bu sahte kılıkla kendinizi kahramanlaştırmaya çalışıyorsanız şunu çok iyi bilirsiniz ki ben bu süreçlerde rüştünü ispat etmiş, o gün inandığım davam için gözümü budaktan ayırmamış insanım.

Eğer bu gün o günkü gibi haklı olduğumuza inansam hiç durmam partili olmadığım halde yine aynı duruşu gösteririm. İyi tanırsınız beni.

Üçüncüsü; Dün savunduğum başbakan hakkında bu gün aynı şeyleri söylemediğimden dem vuran ahmaklar olduğuna şahit olmaktayım.

Bunu ispat etmeyen evvela namerttir sonra da müfteridir lakin şunu bilin ki benim dönemimde ne cemaatle kavga ne rüşvet, yolsuzluk, ne de önem verdiğimiz değerler üzerinden ülke bu kadar gerilmemiş ve bu derece kamplaşmamıştı.

Elbette bu günleri tasvip etmiyorum.

Elbette at gözlüğünü takıp ve hiçbir bilgiye dayanmadan ve körü körüne bağlılık duygusuyla bakmıyorum yaşananlara.

Otuz yıllık arkadaşlarını fitne unsuru olanlar olarak, kapıya koyulanlar olarak anan, dünkü dava arkadaşlarına ihanet edenler payesini veren bir başbakan hakkında vefa hususunu gözden geçirmemek ve bize uygulananların aslında partinin genel tutumu olduğunu görmemek ancak ahmakların işidir. Ben ahmak değilim.

Dördüncüsü; Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır ve haksızlık karşısında asla eğilmeyiniz.

Çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz buyuran Hz. Ali efendimizin inci gibi dizilen uyarılarını hep karşı merkeze söylenebilecek sözler olarak anlamak ve üstümüze alınmadan yaşamak, evlatlarının mal varlıklarını anlatmaya bile yüzü olamayacak şekilde yaşayan ancak kürsüye çıkınca Cuma vaazı verir şekilde konuşan ve en acısı yalan söylediğini bile bile bu vaazlara katlanan, sonrasında da birbirlerinin yüzüne bakarak bıyık altından gülümseyenlere katlanmak bana zul gelir arkadaş.

Sen bunları mışıl mışıl dinlerken ben görev yaptığım süre içerisinde yüzüne söylemekten geri durduysam şerefsizim ama sen de kabul et ki bildiğin halde katlanıyorsun. Şimdi sen has adam oluyorsun öyle mi?

Uzar daha yazacaklarım.

Yüz yüze geldiğimizde size söyleyecek çok daha sözüm olacak ama ifşa olmayın diye susuyorum ve ancak bu kadar susuyorum.

Ben sana yanlış yoldasın, aklanman gerek, temizlenmen lazım diyebilecek kadar cesurum.

Sen dünyanı hak canibinden konuşmaktan sakınan korkaklara teslim ettiğinden cesurların dünyasından gelen her ikaza kapatmışsın kendini ve bu da yetmezmiş gibi etrafınızdaki hafiflerin de hedefi haline getirmektesiniz beni.

Senin kulaklarının pasının silinmesi için başka sedalara, harbi seslere ihtiyacın var…

Aynaya sadece saçlarını taramak için bakma artık…

Eski yüzünle yeni yüzün arasındaki farkı anlayabilmek için gözlerinin içine bak günde 10 dakika…

Orada gördüğünle gönlündekini koy adalet terazinin kefelerine ve ver cevabını mertçe “Ben aynı insan mıyım?” diye.

Sen evvel ki adam değilsin… Bu günkü adamsın…  Bu günün adamısın… Aklanmaya ihtiyacı olan!

Kirletmeye çalıştığın bizdeki durumu öğrenmek istersen eğer; Biz aynı yerdeyiz… Hak canibinde.

Terazimizde senin anladığın gibi hiç arıza yok hamdolsun.

Çünkü bizim terazimizin diğer kefesinde vefasızlık, ihanet yok.

Uğraşmıyorum eski dostlarımla… Uğraşıyorum hesabım olanlarla…

Sen korkaksın, ürkeksin…

Adamlığın belli bir süresi olmaz dost…

Adamsan dün verdiğin mücadelenden bu gün çark etmeyecektin…

Fermanını yazan aynı kaleme kendi hikâyeni yazdırmayacaktın…

Kin tutman değil öğüdüm… Unutmayacaksın… İhanetle suçlayan şerefsizlere verecek şerefli cevapların varsa ve varsa büyük bir yüreğin, oraya dolduracaksın adamlığını öyle yaşayacaksın.

Kimisi başkan olur, kimisi il başkanı, kimisi ilçe başkanı, kimisi ilçe yöneticisi kimisi bilmem hangi kurumda her ay maaşını tıkır tıkır alan adam, kimisi milletvekili, kimisi bakan ve kimisi yine bilmem ne!

Umurunda olmasın sakın bu günkü varlığın ve zorla sürdürmeye çalıştığın ayniyetin…

Yarın bir dokunmaya başlarlarsa kabuklu yarana ve oradan akan kanınla gitmek istersen bir dostuna çalacağın kapılardan birisi bakalım neresi olacak?

Gerçi sen alışıksın, pazara çıkıp alışverişini yapar, dönüşte aldıklarını başkasına satarsın.

Yüreğin üç-beş günlük senin…
Nefesin yetersiz…

Adamlığın kifayetsiz…

En iyisi mi sen Aklan kardeşim…

Ya da çok ısrarcıysan böyle yaşamaya, asla AKLANMA.

Hele benim adını asla ağzına alma.

Kalın sağlıcakla…

Dip not: Nihat Ergün bakanlıktan hiç hoş olmayan bir şekilde alındı ve Fikri Işık bakan oldu. Bu konuda anlatacak çok sözüm vardı. Yazdım da hatta ancak ileride paylaşacağım inşallah. Bende iyi bir hikâyesi vardır bu durumun, içinde gözyaşları ve çokça şahitleri olan.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.