Her insan kendi seciye ve karakterine göre davranır.
Bir hukuk adamının da bizzat bana söylediği gibi; sicilim tertemiz.
Kimseye iftira atmam, yalan söylemem.
Hele asla çirkinleşmem, çirkinleşeni de görmemezlikten gelmem, gelemem.
Zira bir yanlış karşısında sessiz kalmak o yanlışa ortak olmak demektir.
Yanlış yapan babam bile olsa yanında durmam ve asla da savunmam.
Bunlar beni ben yapan özelliklerdir.
Her türlü ahlaksızlığı yemek yemek, ya da su içmek kadar doğal karşılamakta karaktersizliğin açık göstergesidir.
Değerlerini kaybetmiş ve Allah inancı olmayan birinden de her şey beklenir.
Napolyon’un dediği gibi; İkiyüzIüIüğü, daIkavukIuğu beceren, iftirayı da becerir.
Ve bir insanın gerçek karakteri de zor günde belli olurmuş.
İnanılmaz yalancı ve iftiracı birinden söz ediyorum.
Sosyal medyada bana hakaretler yağdırdı.
Gördüm ve sadece güldüm onun seviyesine inmedim, inmemde.
Dedim ya; insanın gerçek karakteri zor günde belli olur diye.
O küçük aklıyla herkesi aptal sanan; sapık, pis kokuyor ve ırz düşmanı gibi sözlerle de adeta çamur atma makinesi gibi çalışan o kişi ile ilgili savcılığa suç duyurusunda da bulundum.
Ve aynı kişiyle ilgili daha suç duyurularım da olacak.
O kişinin gerçek yüzünü yakınları görse onlar bile yanında durmaz.
Çok hatırlı dostlarım beni telefonla arayıp ‘İdris hayrola bir saldırı olmuş kim bunlar isim ver bize gerekeni yapalım’ dediler.
‘Hayır siz karışmayın ve benden kanunsuz bir harekette beklemeyin’ karşılığını verdim.
Yetmedi yanıma kadar da geldiler yine aynı karşılığı verip, ikram ettiğim çayları da içtikten sonra onları kibarca kapıya kadar uğurladım.
Dedim ya; beni ben yapan özelliklerdir bunlar.
Ben istemediğim sürece asla ağzımdan kimse tek kelime laf alamaz.
Ve kimseyi de işime karıştırmamaya özen gösteririm.
İş yerinde yaşananları eve, evde yaşananları iş yerine taşımam.
Ailemle mümkün olduğunca keyifli sohbetler yapmayı tercih ederim.
Bazen tatsız noktalara doğru gelindiğini hissettiğim anlarda da ‘Annem grevde, hadi baba gel seninle mutfaktaki bulaşıkları birlikte yıkayalım. Ben yıkarım sen kurularsın’ gibi esprili sözlerle konuyu değiştirmeyi de bilirim.
Beni tanıyanlar iyi bilir; hayata pozitif bakarım.
Rahat ve sakin bir yapım vardır.
Hatta bazı arkadaşlar yapımın uzun süreli bir strese hiç müsait olmaması nedeniyle de ‘Sen asla kalp krizi geçirerek ölmezsin. Şu rahatlığın, sakinliğin bizi öldürecek’ şeklindeki sözlerle de bana takılırlar.
Sakinlik güçtür, huzur ve mutluluktur.
Hele beni boğazına kadar yalanın içinde olan biri hiç ama hiç huzursuz edemez.
Atalarımızın da dediği gibi; it ürür kervan yürür.
Kendi suçlarını örtmek için iftira atanların sözleri de bana sinek vızıltısı gibi gelir.
Biz kendi kendimizle bile dalga geçecek kadar hayatla barışığız.
Ve buna da özgüven derler.
Hiçbir yanlışın içinde de olmayız.
Bu ahlak yoksunu kişi; hem yalancı, hem iftiracı, hem de hukuk cahili!
Neymiş; beni polislere aldırtmış!,
Kimsin sen?
Savcı mısın?
Birini gözaltına aldırtman için savcı olman gerekir bre cahil.
Yalanın bu kadarı da olmaz!
Bre cahil birinin polisler tarafından gözaltına alınması için o kişinin ya cinayet işlemesi ya da hırsızlık, saldırı gibi suçlara karışması da gerekir.
Yalanlarla bazı kişileri kandırabilirsin de yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
Birde sağda solda ‘Ben onu mahkemeye verdim tazminat olarak bir sürü parasını alacağım’ da diyormuş.
Senin derdin para zaten!
Ve para için yapamayacağın şeyde yok.
Paraya doyuramadık seni.
Napolyon gibisin; para para para…
Ne olacak senin bu halin?
Dikkat et de; Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan da olma!
Şunu da unutma: Allah'ın adaleti er ya da geç mutlaka tahakkuk eder, kimsenin yaptığı yanına kalmaz.
Sevgiyle kalın, Gerçek Kocaeli’de kalın!
