banner440

google.com, pub-6607037292168000, DIRECT, f08c47fec0942fa0
BİST
4.854,16
ALTIN
1.043,73
DOLAR
18,62
STERLİN
22,41
EURO
19,31

Makaleyi yazan Devletlerin gelişmesinde eğitimin ne denli etkin olduğunu Pakistanlı siyasal bilimci Dr. Faruk Saleem’ in yorumlarıyla harmanlayıp, makalesini siyasi görüşüne de uygun hale getirerek okurları ile paylaşmış.

Makalenin siyasi tarafını polemik olmaması maksadı ile es geçiyorum.

Gelelim makaleye…

Şöyle başlıyor; Pakistanlı siyasal bilimci Dr. Faruk Saleem, 2010’da “The News International” gazetesinde çok önemli bir makale kaleme aldı. 

Yazı, hayli provokatif bir başlık taşıyordu: “Neden Yahudiler bu kadar güçlü, Müslümanlar bu kadar güçsüz?” 

Dr. Saleem’in verdiği rakamlar çok çarpıcı: İslam Konferansı Örgütü’nün 57 üyesinde toplam 500 üniversite var. Sadece ABD’deki üniversite sayısı 5758.

BM Kalkınma Programı’na göre Hıristiyan dünyasında okuma yazma oranı yüzde 89… 15 ülkede yüzde 100.

Müslüman dünyasında okuma yazma oranı yüzde 40. 

Herkesin okuryazar olduğu tek bir Müslüman ülke yok. 

100 Hıristiyan’dan 40’ı üniversite mezunu.

100 Müslüman’dan sadece 2’si.

Dr. Faruk Saleem, bütçeleri de karşılaştırmış: Müslümanlar gayri safi milli gelirin yalnızca binde 2’sini araştırma-geliştirme projelerine ayırıyor. 

Bu oran Hıristiyan dünyasında yüzde 5. 

Yani “öbürleri”, araştırmaya 25 kat fazla fon ayırıyor. Bunun sonucu şu: 1,5 milyarlık Müslüman dünyasındaki 57 ülkenin gayri safi milli hasılasının toplamı 2 trilyon doların altında.

Buna karşın 310 milyon nüfuslu ABD, tek başına 12 trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretiyor. 

Saleem, “Neden böyle” sorusuna şu cevabı veriyor: “Müslüman dünyasındaki kaliteli eğitim yoksunluğu… Akılcı olmayan, çağdışı eğitim.” Diye de sonlanıyor.

Madem Devletlerin gelişmesinde en büyük etken eğitimdir, ben de merak edip Ak Parti iktidarında eğitimde ne durumdayız? Diye hızlı bir araştırma yaptım.

Durum şudur; 1 milyar 960 bin ders kitabı ücretsiz dağıtılmış.

117 yeniÜniversite açılmış. (2002 tarihinde 53 devlet 23 vakıf olmak üzere toplam üniversite sayısı 76.)
 
Akademik personel sayısı yüzde 88 artmış ve şu an itibarıyla Türkiye'nin her ilinde en az bir devlet üniversitesi bulunmakta.

Yurt içi üniversitelerinde okuyan öğrenci sayımız 6 milyon 689 bin.

100 adet Rehberlik ve Araştırma Merkezi açılmış.

2002-2003 eğitim-öğretim yılında Bilim ve Sanat Merkezi sayısı 9 iken Ocak 2015 tarihi itibariyle 72’ye ulaşmış ve öğrenci sayısı ise 14.493’e yükselmiş.

2002-2003 eğitim öğretim yılında 2.251 spor salonu mevcut iken 2014-2015 eğitim öğretim yılında 5.712’ye ulaşmış.

İlköğretim ve ortaöğretimde biyoloji, fen bilgisi, fizik, kimya, mesleki uygulama, ortak kullanılan laboratuvar ve yabancı dil laboratuvar sayısı 2002-2003 eğitim-öğretim yılında 18.853 iken, 2014-2015 eğitim-öğretim yılında 41.321’ye ulaşmış.

İlköğretim ve ortaöğretimde kütüphane sayısı (sınıf kitaplıkları hariç) 2002-2003 eğitim-öğretim yılında 11.945 iken, 2014-2015 eğitim-öğretim yılında 20.713’e ulaşmış.
 
2015 itibarıyla 234 bin 473 yeni derslik açılmış.

306 bin yeni öğrenciye yurt imkânı sağlanmış.

Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi, 2002 yılında 7,5 Milyar TL iken2015 yılında yılında 62 Milyar TL olarak gerçekleşerek, artış oranı 2002 yılına göre yüzde 726,6 olmuş.
 
2002 yılında 63 öğrenciye 1 bilgisayar düşerken FATİH projesiyle her öğrenciye 1 tablet bilgisayar verilmesinin yansıra aynı proje kapsamında tüm sınıflarda akıllı tahta düzenine geçilmiş. 
 
30 bin bilişim sınıfı kurulmuş.
 
2002 yılına oranla öğretmen maaşlarında yüzde 340’ lık artış sağlanmış.
 
Milli Eğitime 458 Bin 896 kadrolu öğretmen alınmış.

Okuma yazma bilmeyen 4 milyon yetişkine okuma-yazma öğretilmiş.

Daha fazla ayrıntıya girdiğimizde onlarca yeni uygulamalarını sıralamamız gerekir eğitimdeki icraatların.

Tüm bunların sonucunda; İlköğretimde yüzde 90,98 olan okullaşma oranı yüzde 99,31’e, Ortaöğretimde yüzde 50,57 olan okullaşma oranı yüzde 79,37’e, Yükseköğretimde ise yüzde 14,65 olan okullaşma oranı yüzde 39,89’a yükselmiş.

Bu alelacele ulaşabildiğim veriler 2015 yılına ait.

Sonuç olarak; Pakistanlı siyasal bilimci Dr. Faruk Saleem’ in 2010 yılında “The News International” gazetesinde kaleme aldığı makalesinin can yakıcı sorusu olan “Neden Yahudiler bu kadar güçlü, Müslümanlar bu kadar güçsüz?” ünün Türkiye’ de ki karşılığı bu verilerle bir nebze de olsa cevaplanmış oluyor.

Kim ne derse desin, Türkiye eğitimdeki atılımları sayesinde güçlü olmanın çarelerini aramış ve büyük bir mesafe kat etmiş durumda.

Eksikleri var mıdır? Elbette vardır.

Hem de çok vardır.

Bir de Yahudilerin, Siyonizmin, Kapitalist ABD’ nin elinin eteğinin çektirildiği bir dönem düşünüldüğünde sanırım 2010 yılında o makaleyi yazan Dr. Faruk Saleem2017 yılında Türkiye için yeniden ayrı bir makale yazmak zorunda kalacaktır.

Kalın sağlıcakla…

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.