banner440

google.com, pub-6607037292168000, DIRECT, f08c47fec0942fa0
BİST
4.854,16
ALTIN
1.043,73
DOLAR
18,62
STERLİN
22,41
EURO
19,31

Okumalı, araştırmalı, diğer fikirleri derdest etmeli, tüm düşünen insanların vardığı sonuçlar analiz edilmeli ancak ortaya senin sonuçların çıkabilmeli.

Yani, seni var edecek, farklı kılacak, faydalı kılacak, beyin yolculuğunda sana her an rehberlik edecek, kalıplaştırmayacak, birileri gibi değil kendin gibi olacağın sonuçların, felsefen olmalı.

Kendi fikirlerini oluşturmalı, hatta bazen kendi fikirlerini de değiştirebilmeli insan.

Gelişebilmeli, değişime açık, terakki edebilmeli, tek kalıp yaşamamalı insan.

Bizden önce düşünenlerin bize düşünecek bir şey bırakmadığını düşünmek ahmaklığın daniskasıdır.

Beynini çalıştırmasını bilmeyen, başka beyinlerden ödünç aldığı akılla ne kadar yol kat edebilir ki?

Eleştirebilmeli de insan ancak eleştirebilecek bilgi ve cesareti edinecek kadar donanımlı olmalı.

Fikir mücadelesine girecek,  fikrinin savunucusu olacak, karşısındakinin fikrini çürütebilecek kadar dolu olmalı insan.

Fikrin zamparası da fahişesi de olmamak tam buranın lafıdır.

İnsan bu… Eşref-i mahlûk… Yani yaratılmışların en şereflisi… Kâinatın kendisine hizmetçi kılındığı, yaratanın nurundan üflediği kadar yüce olan ve akıl gibi bir nimetin cüz-i irade şeklinde bahşedildiği tek sahip.

Bir başkasının başardığı her şeyi ve hatta çok çok daha fazlasını başarabilecek kadar akıl yüklü.

Tüm bunlara rağmen, sana bahşedilenin farkında olmadan nasıl kapatırsın kendini?

Senin gibi düşünmeyene hiçbir fikrin olmadan nasıl laf edersin uluorta?

Karşılıklı konuşmaya dahi ilmin, cesaretin olmadığı halde nasıl dem vurursun “Yanlış düşünüyorsun” lafını etmeye?

“Senin fikrin nedir” dendiğinde, sinip kaplumbağanın evine sığınmak yerine fikrini söyleyeceğin açık alana gelsene.

Klavyenin tuşlarına basacak kadar cesareti olan adam…

Sana sesleniyorum.

Hasmınla bir karşı karşıya gelsene!

Eleştirdiğin, beğenmediğin, “şöyle oldu diye böyle olmuştur” diye başladığın sözünün başını ve sonunu muhatabının yüzüne bir söylesene!

Daha kendi davandan bir-haber yaşayarak neferlik yaptığın her neyse, onu bir anlatsana!

Öfkeni; Senin bilmediklerini bilenlerin yerine, savunduğun ve aklınca mücahidi olduğun davanı hak ile yeksan edenlere bir kullansana!

Bir kişiyi çok sevmekle, binlerce kişinin ahını alan onlarca insanın namertliğinden çıkardığın sonuç “Bak işte,…………” mıdır?

Kişi gözetmeksizin, isim vermeksizin ve bende dâhil olmak üzere;  Boş beyninle, bilmediğin, anlayamadığın, detaylarından bi haber yaşadığın konularla alakalı yaptığın tüm yorumlar için yazdığın ve o kelimelerin boşluklarını doldurduğun ne varsa sana bir mukabele…

Küçük beyinli adam… Basma kalıp adam… Kopyala yapıştır zekalı tip… Sana ne desek haklı olduğumuz her kim adam!

Klavye, delikanlıştırdı evde oturan tembel beyinleri… Hadsiz-Hudutsuz yaptı…

Uyuşturdu.

Birisi çıkıyor bu milletin Başbakanına aynı odaya tıksalar asla söyleyemeyeceği hakaret, küfür ne varsa sıralayıveriyor…

Bir diğeri çıkıyor muhalefetin liderlerine yine aynı sinkaflı sözler…

Edep- Adap hak getire.

Ne oluyoruz ya?

İlim, irfan adına hak ile yeksan olmuşsun, kendini geliştirecek hiçbir eylemin yok ama bu ülkenin yetiştirdiği insanlara ağza alınmayacak küfürler etmeyi hüner zannediyorsun.

Eleştir, eyvallah…

Ama hakaret edemezsin, küfür hiç edemezsin.
Mertliğin bu kadar bozulduğu bir dönem asla olmamıştır.

Efendiliğin, tartışmayı muhatabıyla karşılıklı yapabilmenin yerlerde süründüğü böyle bir dönem asla görülmemiştir.

Zulümse, hak yemekse, haksızlığa uğramaksa, hak etmediği şekilde cezalandırılmaya çalışılmaksa bunun daniskasını gördük biz.

Eleştirdik… Hem de dibine kadar… Hala daha eleştiriyoruz ama öylesine hak etmişlere bile klavyenin tuşlarıyla böyle küfürler etmedik.

Davet ettik, çıkın karşımıza dedik, televizyon programı yapalım kim haklıymış görsün millet dedik, yazdık, çizdik…

Aklımıza, tecrübelerimize, haklılığımıza, yaşadıklarımızın doğruluğuna inanarak yaptık bunları ama küfür etmedik.

Acayip bir durumdayız.

Bu millet kendini yetiştirememiş insanlardan çekmiyor sadece.

Adama baksan keli-felli, okumuş-yazmış, yalamış-yutmuş ama karşı fikre saygısı yok, tahammül hak getire…

Sosyal paylaşım sitelerine giresi gelmiyor insanın.

Kadını-Erkeği… Çoluğu- Çocuğu… Yaşlısı-Genci… Eğitimlisi-Eğitimsizi… Alayı küfür.

Küfürün bini bir para!

İlgini çeken bir haber veya bir analiz okuyorsun ardından bir yorumlar geliyor aman Allah’ ım!

Haberin doğruluğu-yanlışlığı, analizin muhteviyatı kimsenin umurunda değil, hepsi tarumar ediliyor, kimsenin yazanla çizenle ve onu yazabilmek için edindiği tecrübelerle işi kalmıyor, başlıyor sıralamaya.

O, ona... Öbürü ona…

Adamın yazdığını 15 dakikadan sonra okuyan yok, iğrenç yorumlar ön plana.

Bu da yetmezmiş gibi birde yazara tozutanlar var.

Kafan ne hızlı çalıştı da, ne zaman yazdıklarını analiz ettin de başladın 3 dakika içinde yorumlamaya?

Adam ne demek istemiş, kime ne demiş, sen bu konunun neresindesin, o konuyla alakalı ne bilgin var, derinliklerinden haberli misin?

Olsun, falanca yazmışsa kesin bunda bit yeniği vardır veya falanca yazmışsa kesin şuna gıcığından yazmıştır!

Ön yargınla bas klavyenin tuşuna, geydir geydirebildiğin kadar!

Bu ne aymazlık, ne densizlik?

Bu böyle gitmez.

Gelişmiş toplumlarda bunun bir örneği yok.

Bu nesil resmen harcanıyor.

Eğitim sistemi mi, aile içi eğitim mi her neyse bir an önce çeki düzen verilmeli ve bu sorunlar ortadan kalkmalı.

Cinayetlerin bile işlenme sebebinin değiştiği bu dönemde, Teknolojik gelişim artık bireylerin gelişmesine katkı sağlayacak ve nesli tüketmek değil nesli fikri mücadele verecek seviyeye getirmek için yeniden ele alınmalı.

Eleştiri, fikri mücadele… Eyvallah ama “KÜFÜR YOK”.

Google amcanın mürşitliğinde yetişen nesil değil, ilmin ışığında yetişmeye devam edecek bir nesil istiyoruz.

İlmi eserlere ulaşmanın zor olmadığı -fakat yine de satın almanın gerekli olduğu- Teknoloji Dünyasında İnternetin hiç olmazsa bu tarafından yani İlmi boyutundan istifade etmeli, bol bol okumalı ve kendimizi geliştirerek KÜFRÜ ve körü körüne eleştirmeyi marifet sanan değil, topluma faydamız dokunan bireyler olmalıyız.

Endişe duyulmasın…

Kitap okumak, İlimle hem-dem olmak, kendini geliştirmek için tahsilli olmak gerekmiyor.

Hele hele siyasetçi olmak hiç gerekmiyor.

Kalın sağlıcakla.

*** Özlü söz: Ehl-i İrfan arasında aradım kıldım talep; Her hüner makbul imiş, illa edep, illa edep!

( İlim sahiplerinin arasında en makbul olanını çok aradım, sordum. Sonunda öğrendim ki; Her hüner makbul imiş amma hepsinden üstünü de Edepmiş )

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.