banner440

google.com, pub-6607037292168000, DIRECT, f08c47fec0942fa0
BİST
4.854,16
ALTIN
1.043,73
DOLAR
18,62
STERLİN
22,41
EURO
19,31

Siyasi partiler adaylarını ve meclis üyelerini hazırlamaya başlarken, cemaat ve hemşeri dernekleri de yani kısaca; STK’lar da siyaset üzerindeki etkisini LOBİ faaliyetleriyle hissettirmeye başlarlar.

Kısa adıyla “LOBİCİLİK” yaparak ağır ağır karar vericileri etki altına almaya başlarlar.

Başkan adayı ve Belediye meclis yönetiminde söz sahibi olmak ve mümkün olduğu miktarda hemşerilerini ya başkan yapmak ya da meclise sokmak için kıyasıya mücadele ederler.

Bunu başarmak için de ilk olarak siyasi partiler içerisindeki var olan “KARDEŞLERİNİ” kullanırlar.

Zaten İl ve İlçe yönetimlerine maksatlı sokulan bu KARDEŞLERİN siyasette var edilmelerinin önemli bir sebebi de; ya Başkan adayı ya meclis üyesi adayı yapılabilmeleri ya da bunların seçilmesinde etkin rol almalarını sağlayabilmeleridir.

Bunun doğruluğunu kısa süre, yani adaylık için istifa edeceklerde hep birlikte göreceğiz.

11 yıllık siyasetimde böyle bir hayalim olmadı ancak bu hayalle yaşayanları hem anlayabilirim hem de listelere girebilmek için nasıl faaliyet gösterdiklerini iyi bilebilirim.

Aslında bu çok fazla yadırganacak bir durum da değildir.

Neticede birileri bir yerlere seçilecek ve aynı topraklarda yaşayan bireyler olarak hepimizin doğduğu, büyüdüğü kentlerimize hizmet etme eğilimlerimiz olacaktır.

Üzerinde durmak istediğim husus bu değil.

Bence sakıncalı olan tarafı; Cemaat ve STK’ların her partiye, o partiye ayniyet duygusuyla bağlılığına, ehliyet ve liyakat sahibi olup olmadığına bakmaksızın “Bizim olsun” mantığıyla adam sokma eğilimleridir ve bu eğilimlerinin tehditkâr olmasıdır.

Burada kast ettiğim tehdit; oy tehdididir.

Oluşan LOBİLER; En iyisini, en çok oy getirenini, kendilerini temsil edebilecek en kabiliyetli ve sevilen adamlarını bir tek size uygun gördüklerini iddia ederler ve sizi buna inandırmak için her yolu denerler.

Her siyasi partiye bu mantıkla dayatmak isterler kendi adamlarını.
Karar alıcıları etkilemeye çalışan bir STK veya cemaat, bu aşamada bir baskı grubu haline gelir.

Lobicilik faaliyeti bir doğrudan etkileme yöntemidir ve ülkemizde maalesef usulüne uygun şekilde yapılmamaktadır.

Baskı grupları, “ortak menfaatler etrafında birleşen ve bunları gerçekleştirmek için siyasi otoriteler üzerinde etki yapmaya çalışan örgütlenmiş gruplar” şeklinde de tanımlanabilir ve sıkıntı da buradadır.

Hepimizin amacı, kendimizin veya mensubu bulunduğumuz cemaat veya STK’ların değil; Türkiye’mizin gelişmesine katkı sağlamak olmalıdır.

Tüm bireylerin ortak paydası sadece ve sadece Türkiye olmalıdır.

Bizler LOBİ faaliyetlerini yürütürken tamamıyla yerel düşünüyoruz…  Etnik kökeni ön plana çıkarıyor ve kırılmalara zemin oluşturuyoruz.

İşte günümüz Türkiye’ sinde siyaset kurumunun yerel seçim dönemlerinde yaşadığı en yoğun stresin sebebi budur.

Siyaset kurumu bu rahatsızlıktan kurtulamadığı sürece ne seçilecek isimler üzerinde doğru kararlar verebilirler ne de seçimlerde ehliyet ve liyakat sahibi bireyleri, kentine hizmet edecek kaliteli insanları listelerine özgürce ve yeterli miktarda taşıyabilirler.

Yerel düşünen Lobi-Baskı gruplarının etkisi altında kalan siyasi partiler, listelerini yayınladıktan hemen sonra, kendilerine listelerde yer bulamayan veya yeterli sayıda yer bulamayarak sukut-u hayale uğrayan cemaat veya STK’lardan büyük tepki alırlar.

Baskı oluşturan gruplarla birlikte hareket eden ve parti içi refleks gösteren yöneticilerde, liste savaşlarından sonra kendi gruplarına monte olarak yeni pozisyonlarını alırlar ve grupların siyasi tepki sürecine dâhil olarak bu tepki veren kitlenin büyümesine ve seçimlerin sonuçlarını etkileyemeye kadar varacak sürece zemin oluşturmaya başlarlar.

Talepleri yerine getirilmeyenler - çok büyük bir organizasyon şeklinde olmasa da- sandığa giderken yeni pozisyonlarını almış halde giderler.

Hem siyasilerin hem de LOBİ gruplarının memnun kalmadığı bu “tepkisel son durum” seçimlere bire bir yansıyacağından sürpriz neticelerin çıkması da kaçınılmaz olur.

Elde edilen sonuç, her iki taraf ve kentin iyi yönetilebilmesi açısından asla arzu edilen sonuç olmaz.

Yaşadığımız bir süreçten örnek vermek gerekirse; Bir ilçede, 2004 seçimlerinde son gün meclis listesinden ayrılan ve hemşerileri tarafından fazlaca sevilen önemli bir şahsiyetin yerine o yörenin insanlarından 1 kişinin dahi ikame edilememesi Ak Parti’nin en az 750-1000 arası oy kaybına sebep olmuştur.
Bu sonuç bir siyasi partiye rahatlıkla seçim kaybettirebilir.

Yine bir örnek vermek gerekirse; 2009 seçimlerinde, iki LOBİ grubunun büyük baskı ve talebi sonucu listeye alınan ancak hemşerileri tarafından hiç itibar görmeyen 2 şahsiyet hem seçimlerde oy kaybına hem de seçimler sonrasındaki tavır ve davranışları sebebiyle partisinin itibar kaybına neden olmuştur.

Bu sonuçta bir siyasi partiye seçim kaybettirebilir.

Hangisi doğrudur veya hangisi yanlıştır?

Yürütülen LOBİ faaliyetleriyle, baskı sonucu listeye alınarak oy-itibar kaybına yol açan mı yoksa listede 1 kişi dahi yer verilmeyen yöresel faktör mü?

İşte siyaset kurumunun kilitlendiği nokta!

Sonuç olarak;

Siyaset kurumu baskı gruplarının amaçlarına uygun hareket ettiğinde de etmediklerinde de risk altındadır.

İki taraflı keskin bıçak gibi görünen bu LOBİ-Baskı gruplarının karar alma mekanizmaları üzerindeki faaliyetleri kesinlikle amaçları ile sınırlı kalmalıdır.

Masumiyetini kaybetmemeli ve asla sandık eylemine dönüşmemelidir.

Temennim; demokrasilerin daha katılımcı hale gelmesinde ve bütün kesimlerin siyasal süreçlerde temsil edilmesinde lobilerin ve lobiciliğin işlevsel yapılar olarak pozitif yönde katkı sağlamalarıdır.

Dayatmacı anlayıştan sıyrılıp, siyaset kurumuna ve demokrasiye katkı sağlamak amacıyla hareket etmesi gereken cemaat ve STK’ların bu faaliyetlerini yürütürken dikkatli, tarafsız ve yöresel etki sağlama maksadından uzak hareket etmesi ve ülkenin, demokrasinin ve dolayısıyla kentlerin gelişimine katkı sağlamasıdır.

Tabii, bu kültürün yerleşmesi için herkesin “ÖNCE VATAN” diyebilmeyi başarabilmesidir.

Bu sebeple, daha çok yol katetmemiz ve herkesin, her kesimin bu yolu kısaltmak için kendinden çok “ÜLKESİNİ SEVMESİ ”gerekmektedir.

Umarım bu yerel seçimler; Önce doğduğum yer değil, ÖNCE VATANIM diyenlerin kazanacağı güzel bir seçim olur.

Kalın sağlıcakla.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.