BİST
4.854,16
ALTIN
1.043,73
DOLAR
18,62
STERLİN
22,41
EURO
19,31

Ne bombası… Füze başlığı desek daha iyi!

Kime dokunduğu, ne kadar tahrip ettiği önemli değil ama seçimlerin kaderini müthiş etkileyeceği belli.

Bakan çocukları, belediye başkanları, işadamları, bürokratlar derken Türkiye’ nin en büyük rüşvet operasyonuna şahit olduk hep birlikte.

Başbakan hiç ummadığı yerden yedi darbeyi.

Yolsuzluklar konusunda çok ağır söylemleri olan Başbakanı hemen yanı başındakiler çok zor durumda bıraktılar.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 10 yıllık başbakanlık döneminin en kapsamlı kabine revizyonuna hazırlanıyor. Yerel seçimlerde aday gösterilen 3 bakanın yerine değişiklik planlayan Başbakan Erdoğan'ın, Türkiye’yi sarsan yolsuzluk operasyonuna adı karışan 4 bakanla beraber neredeyse kabinenin yarıya yakınını yenileyeceği iddia ediliyor.

Başbakan dışarı belli etmese de tam seçim arifesinde kendisini bu duruma düşüren arkadaşlarına muazzam şekilde kızgın, bedelini ödetecek ama durumdan vaziyet çıkarıp göz doldurma gayreti içinde olan, operasyon konusunu sulandırmak için mücadele eden sosyal medya fatihleri de başladılar savunma stratejileri üreterek faceyi-twiti feth etmeye.

Demagoji için her türlü yolu deniyorlar mübarekler.

Karşı tarafta boş durmuyor tabii, onlarda başladı salvo yapmaya.

Bu kadar yumuşak tarafından yakalanırsanız elbette muhaliflerin de söyleyecek sözü olur, hem de ne olur.

2011 seçimleri öncesi MHP’ yi kasetlerle vurmayı planlayanlar, Deniz Baykal’ ı yine bir kasetle alaşağı edenlerin usulleri de aynıydı ama nedense bizim mücahitlerin o zaman demokrasi dilleri lal olmuştu.

Şimdi öten ötene…

Bu operasyonun sebebi hakkında o kadar senaryolar yazıyorlar ki, akıllara zarar.

Allah bilir şunu da derler; Savcılar açıklanmamış adaylarımızı dizayn ediyor.

Ki eğer öyleyse ben bu işi çok sevdim çünkü o füzenin başlığı buradan da birilerine dokunacak demektir.

Hem de öyle dokunur ki felekleri şaşar.

Neyse, onları Allah’ ın adaleti ile baş başa bırakalım… Neylerse güzel eyler…

Herkes gibi benim de kafamın basmadığı konular var bu işte.

Birileri diyor ki; Ayakkabı kutularından çıkan paralar safsata.

Eğer öyleyse koskoca Halk Bankası Genel Müdürünün evine o kutuları ve kutuların içine kim 4,5 milyon doları koyar?

Adam bu kadar parayı nerden bulacak da sırf iftira atmak için o kutuları o eve yerleştirecek, içine de gözden çıkarıp güme gidecek 4,5 milyon doları özenle yerleştirecek ve ondan sonra baskın yapacak?

Ya içişleri bakanının oğlunun evindeki kasalar!

Bir evde neden 6 tane koskoca kasa olur?

O kasaların içini dolduracak kadar paran yoksa o kasaların evinde ne işi var?

Yok, eğer o kadar paran varsa bankaya yatırmak yerine neden kasalara koyarsın?

Bu 6 tane kasa hangi parayla dolar?

Kafamız allak bullak oldu.

Yok cemaat, yok İsrail, yok dış güçler… Yok hükümete opersayon…

Ya kardeşim, Allah aşkına ya…

Her şey, herkes bu kadar masum mudur bu ülkede?

Hiç mi yanlış yapamaz sizin oğlanlar?

Bu işleri yaptıkları teknik takip sonucunda delilli ispatlı olarak belirlenmiş şahsiyetleri bu kadar sarıp sarmalamaya, masumiyet ambalajına sokup savunmaya ne gerek vardır, anlamadım.

İnsan bu tür işleri yapanları savunurken, korurken biraz kendinden utanır.

Üstlerine bildirmek diye başka bir ambalaj daha icat edildi.

Demek ki bu ülkenin emniyet güçleri, savcıları elini kolunu sallayarak yamuk işler yapanları teknik takibe almamalı ya da aldığında “Bakın ben sizin oğullarınızı veya yandaşlarınızı takibe aldım ona göre hazır olun” demeli.

Bu işler böyle olur mu?

Ona buna suç atmak, hedef saptırmak yerine bir baba olarak sormak lazım kendi nefsimize, sorgulamak lazım kendimizi.

Senin oğlunun odasında bu kadar kasayı görsen sormaz mısın “oğlum bu kadar kasayı ne yapacaksın, neyle dolduracaksın, nerden bulacaksın, kasa koleksiyonumu yapıyorsun” ve hatta eminim bu yazıyı okuyanların yüzde doksan dokuzu sorar “oğlum bu kadar kasayı alacak parayı nerden buldun” diye.

Yine o evin kadını veya evladı olsan sorarsın babana “Baba bu ayakkabı kutularında ayakkabı yerine paralar var, bunlar nedir, nerden gelmiştir, neden bu kutulardadır” diye.

Yok, ama biz hem iç âlemimizde bu garip işleri sorgularız hem de karşı fikirlerin bizi itham etmelerini engellemek için “bizde bu işi yapacak adamlar yoktur” diye onlarla cenk ederiz.

Bunu niye mi yaparız?

İçinde rahat ve huzurla at koşturduğumuz, her türlü imkânlarından istifade ettiğimiz azınlık grubumuzun mutluluğu bozulmasın diye.

Memleket mi?

O' da nesi?

Orada yaşayanlar bize operasyon yapmaya çalışan üç beş cemaatçi polis şefi!

Hadi beyler biz devam edelim kutu kasa işleri...

Umurumda mı, teknik takipçiler, sürülsünler öteberi.

Ben bu düzene, bu ahlaki erozyona razı değilim arkadaş…

Allah razı olanların dostluğundan bile beni korusun ve Allah bu memleketi rüşvetçilerden, soygun ve talancılardan, sebep olanlardan, onlara göz yumanlardan kurtarsın ve bedeli neyse misliyle ödetsin.

Kalın sağlıcakla.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.