Bu sebeple seven dostlarımın olumlu yorumlarını bile yayınlatmıyorum.
Yazıyorum, okuyanlar fikirlerime katılsın veya katılmasın diye tereddütle basmıyorum klavyenin tuşlarına.
Elbette benim sevmediğim gibi beni de sevmeyenler var ve hele hele maskelerini indirmeye çalıştıklarımız her fırsatı değerlendirmeyi düşünerek müthiş Türkçeleriyle serenat yapıyorlar.
Buna müsaade etmem.
Aslında onların bir şansı var çünkü benim adresim belli, istediği şekilde benimle görüşebilirler.
Buyurur gelirler, şu konuda müzakere yapabilir miyiz derler, sabaha kadar tartışırız.
Bizlerin çelimsiz ve korkakça yazılan yorum sahiplerini bulma şansımız yok gibi!
Gerçi zor iş değil bulmak.
İstedikleri kadar İP gizleme programı kullansınlar onun da bulunmasının çok kolay yolu ve yöntemi var ama ismini yazamayacak kadar yüreği yetmeyenlere vakit ayırmak bile onlara önem vermek olduğundan tenezzüle değmez.
Bu tipler, Osman Pepe ile alakalı yazınca İbrahim Başkana yol göründü algısı oluşturur, bilmem kimle alakalı yazdığınızda başka bir algı oluşturmaya çalışır.
Kafası basmayanların değil de gerçekten siyaseti bilen, yazdıklarımızı analiz edebilen, nereye vurgu yaptığımızı anlayabilen ve en önemlisi tespitlerimizdeki incelikleri keşfedebilecek zekası olanlardan her yazımızdan sonra aldığımız telefonlar, bir araya gelip bazı önemli konuları müzakere etme talepleri doğru yolda olduğumuzu göstermenin yanı sıra farklı bir sinerji de oluşturuyor bizde.
Diğer partiler içerisindeki şahsiyetlerle bir arada bulunamadığımız günlerden onlarla sohbet etme ve istişarelerde bulunma günlerine geçişimiz aslında bir tarafımızın ne kadar eksik kaldığını gösterdi bize.
İçlerinde değerli kişilerin olduğunu ve sizin taşıdığınız değerlerin aslında sadece size ait olmadığını ve her partinin içinde sizin yaşadığınız olumsuzlukları yaşayanların olduğunu görmek rahatlatıyor sizi.
Elbette Ak Parti’ de olduğu gibi diğer partilerde de; Mükemmel insanlar olduğu gibi sadece görüntü de kalanlar da var.
Müthiş zeki insanlar olduğu gibi hiçbir şeye kafası basmayan kişiler de var.
Yani; İnsanın olduğu yerde her türlü karakterde, zekâda şahsiyetler var.
Ben orasında değilim.
Bu durum çok normal zaten.
Benim bu gün vurgu yapmaya çalışacağım husus şu: Bizim aylardır sizlere bir sürü vaktimizi ayırarak orasından burasından, bazen açık bazen kapalı anlatmaya çalıştığımız Kocaeli siyaseti kimlerle, nereye, hangi yol ve yöntemlerle nasıl gidiyor?
Bunu paylaşmak istiyorum.
Önce çok iyi tanıdığım ve damarlarındaki kanı bildiğim Ak Parti’ den başlarsak kısaca şunu ifade edebilirim; Bilindiği üzere Ak Parti kuruluşundan bu güne kadar en sancılı dönemini Mahmut Civelek ile yaşıyor ve sistem kurulduğu günden itibaren görev yapan İl Başkanlarının bıraktığı “Hazır düzen” şeklinde yürüyor.
Bir başarı olacaksa, bu sistemin doğru kurulmuş olmasından ve sistemi devam ettiren tecrübeli İlçe Başkanlarının bulunmasından kaynaklanıyor. (1-2 kişi hariç)
Teşkilatlar moralli mi derseniz cevabım HAYIR olur çünkü Civelek ve etrafındaki 8-10 kişiden oluşan menfaat çevresi müthiş tepki alıyor ve çok iyi biliyorum ki kızgın, kırgın teşkilatlar sebebiyle Sandık Kurullarını oluştururken bile çok önemli sorunlar yaşıyorlar.
Yani daha önceki seçimlere kıyasla bu dönem Yerel Seçimlerde arzu edilen oy oranına ulaşılamayacak ve çok yüksek ihtimalle seçimlerden hemen sonra hem Civelek hem de etrafındaki o grupla birlikte 1-2 ilçe başkanı yönetimlerden hızla tasfiye edilecek.
Ak Parti için; Kimlerle, nereye, hangi yol ve yöntemlerle, nasıl gidiyor? sorusunun cevabı basit; Klasikleriyle, rüzgârla, bir sürü sıkıntı ve müthiş bütçeyle.
Gelelim CHP’ ye.
Çok içinde değilim ancak aday adaylığı sürecinde yaşadığı sorunları hem yerel basından hem de birebir sohbetlerden biliyorum.
Yalçın Kuşkan çok beyefendi bir insan, dolu, kaliteli fakat izleyeceği yol ve yöntem hususunda net kararlar alabilmiş görünmüyor henüz. Kafası biraz karışık gibi.
Dilovası ve Karamürsel’ de rahatladı, Körfez’ de Demokrat Parti ile ittifakın yolunu açtı ancak İzmit ve Derince’ de çok önemli sorunlar bekliyor kendisini.
En iddialı oldukları bu iki ilçede seçimleri kazanabilecekleri hamleleri yapmazlarsa büyük hayal kırıklığı yaşarlar.
Derince örgütü İrfan Kabaloğlu’nun çekilmesinden sonra yaşadığı hayal kırıklığını üzerinden atamadan Hakan Savaş’ın adeta tek aday gibi lanse edilmeye çalışılmasının şokunu yaşamaya başladı. Ak Parti’ den kopacak veya diğer sağ partilere yönelecek seçmenden tahvil edilecek seçim başarısı asla başarı sayılamaz.
Sonuçları “Ak Parti’ den hangi partiye ne kadar oy kayarsa biz seçimi alabiliriz” şeklinde hesaplamak dahi başarıyı başka partilerin başarısına tahvil etmektir ki bu “Kaybederse kazanırız” mantığı aday profilinin çok sağlam olmamasından kaynaklanan endişenin ta kendisidir.
Bir aday partisinin oylarının üzerine 3-5 bin artı oy koyamıyorsa orada seçim nasıl kazanılır? diye durup düşünmek gerekir.
Derince CHP’ ye 20-22 bin bandında olan oylarını en az 26-27 binlere çıkaracak bir aday gerekir.
Sayın Kuşkan Derince için çok düşünmekle kalmayıp hızlıca sevilip sayılan ve seçimi kazanmak için müthiş gayret gösteren şahsiyetlere yönelmeli, istişare heyetlerini oluşturmalı ve mümkünse en az 2-3 ismi daha sahaya indirerek teşkilatları seçim havasına sokacak sinerjiyi oluşturmalı.
Yoksa işi çok zor.
Bol adaylı İzmit’ te ne yapacaklar merak ediyorum fakat orada oluşan sinerji Derince’ den çok çok iyi.
Bir sürü aday adayı müthiş çalışıyor, proje üretiyor, teşkilatları ziyaret ediyor, ekip çalışması yapıyor, vatandaşla temas kuruyor, gençler müthiş aktif, bayanlar Aysun Erenkaya ile bir başka enerjik.
Tabii gruplar sorun taşımaya devam ediyor.
Sirmen grubu, Erenkaya grubu, Güneş grubu, şu grubu, bu grubu…
İç hesaplaşmaların bitmediği bir partide başka hesaplara ayıracak zaman kalır mı?
Seçmenin negatif etkileneceği her gruplaşmada bedeli parti öder.
Kısaca; Sayın Kuşkan çok iyi insan olabilir ve elbette öyle fakat ben yol-yöntem hususunda henüz netleşmemiş bir yapı görüyorum CHP’ de ve “nasıl düzeltilir” diye dert edinen gerçek dert ehli insanların ise masanın etrafına toparlanmamasını da büyük bir eksiklik olarak görüyorum.
Bu eksiklik giderilmezse bir sürü insan saha dışına itildiğini hissederek toptan çıkar ve maçın sonucu eskisinden farklı olmaz.
Biraz da MHP’ den bahsedelim.
İl Başkanı Sayın Aydın Ünlü hedefini belirlemiş.
Kendi deyimiyle “Ak Parti’nin şifresini çözmüş” ve Genel Başkanları Sayın Bahçeli’ yi iki kez aday tanıtım programı için Kocaeli’ ye getirmeyi başarmış profilde.
Yol-Yöntem belirlenmiş gibi görünse de ne yazık ki İlçe teşkilatları henüz sahada değiller.
Vatandaşla temas yok.
Erkenmiş gibi zannedilerek el sıkılmıyor, esnaf ziyaret edilerek sohbetler yapılmıyor, ev hanımlarına yönelik eş-dost ziyareti adı altında aktiviteler düzenlenmiyor, gençler hareketlendirilmemiş.
Sanırım bu seçim stratejisiyle alakalı veya adaylarını belirlemeden sahaya inmek istemiyorlar ancak seçmen, seçim döneminden çok önce bekliyor kendilerini.
Ülke bazında yükselen trendlerine ilçeler bazında omuz vermeleri gerekir ki Kocaeli’ de geçmiş dönemde meclis üyesi çıkaramayan MHP’nin vatandaşın umudu olduğu artık iyice anlaşılsın.
Sahaya inip bu sinerjiyi nasıl oluştururuz diye etraflıca düşünen ve tüm ilçelerin hassasiyetlerine göre hem proje hem de derin strateji üretebilen ekip çalışması yapılıyor mu? diye sorarsak bunun cevabını elbette biz veremeyiz.
Ancak gerçek şu ki; MHP en az 3-4 ilçede seçimi kazanabilmeli ve hem Saadet Partisindeki mevcut meclis üyeliklerini onlardan alabilmeli hem de yeni seçtireceği meclis üyeleriyle müthiş bir ivme yakalayabilmeliler.
Her ilçede kazanılacak başkanlıkların yanı sıra elde edilecek meclis hâkimiyeti 2015 genel seçimleri açısından MHP için çok önemli.
Belediye meclislerindeki hâkimiyet ve halkın sorunlarını meclislerde tartışmaya açmış MHP, vatandaştan daha fazla destek alır ve halk “Beni Belediyelerde cesurca temsil edene bende genel seçimde desteğimi arttırırım” diyerek omuz verir.
Bu sebeple aday belirlemeye harcadıkları zamandan daha fazlasını meclis üyelikleri listelerine ayırmak zorundalar.
Bu çalışmalara başlanması gerekirdi.
İl Başkanı Sayın Ünlü hızla adayları belirlemeli ve zaman kaybetmeden aday ve meclis üyeleriyle birlikte teşkilatlarını sahaya indirmelidir.
Ak Parti’nin tartışmasız lider olduğu bir ilde siyaset yapıyorsanız en az Ak Parti kadar çalışmalı ve en az onlar kadar detaycı olmalısınız.
Zor geçecek bu seçimde her seçimlerde yaptığınız rutin seçim çalışmaları yapmaya yeltenmek siyasi intihardır.
Farklı düşünmelisiniz, farklı düşünceden insanları etrafınıza toparlayabilmelisiniz, istişare heyetlerinizi, beyin fırtınası yapacak şahsiyetlerinizi, ev ev dolaşıp her kapıyı açabilecek hanımlarınızı, yeni nesle uygun projeler üretebilecek pırıl pırıl gençlerinizi hazırlamalısınız.
Ve tabii ki iletişimin zirvede olduğu günümüzde muazzam bir “Bilişim” ekibi kurmalısınız.
Sosyal Paylaşım Sitelerini en verimli şekilde kullanacak genç beyinleri bir araya toplayarak, ellerine her türlü bilişim imkânlarını vererek etkin bir çalışma yaptırmalısınız.
Kolay mı? Evet…
Zor olsaydı daha önce başkaları tarafından başarılamazdı.
Belki yeterli bütçeniz yok belki de yeterli üyeniz yok ancak arkanızdan esmeyen rüzgâra ve olmayan seçim bütçenize rağmen elde edeceğiniz her başarı yekdiğerinden on kat daha değerli ve anlamlıdır.
Kaptanlar fırtınalı havalarda belli olur.
Başarabilirsiniz…
Peki, başarmak için ne gereklidir?
“Damarlarınızdaki asil kanda mevcut olan neyse O”
Herkes şanına ne yakışıyorsa onu yapsın, yeter.
Kalın sağlıcakla.